10 Mayıs 2011 – Salı.
Löngöz (Kargılı) Koyu – Okluk Koyu.
Duygu:
Uyanışımız gündoğumu sonrasına kalıyor ama yine de hemen eşofmanları giyip ağaçlar arasına dalıyoruz. Genç köpek önümüze düşüyor. Bu sefer köye doğru değil sol tarafa, denize doğru yürüyoruz. Buralarda sık maki ve ağaçlıkların arasında yer yer toprak hat çekilmiş. 1997 Marmaris yangınını çok zor atlattıklarını anlatmıştı Ali. Bu şekilde toprak hatlar, yangın çıkarsa alevlerin tüm tepelere yayılmasını önlüyor. Biz fotoğraf çekme hevesiyle toprak hattan tepeye doğru tırmanışa başlıyoruz. Zorlu bir parkur.
Tepeye ulaştığımızda aşağıda, uzaklarda kalan Löngöz, hafif kıvrımlarla ağaçların arasına sokuluyor. Tepenin arka tarafı ise açık deniz.
Deniz keyfi kendi içerisinde başlı başına bir zevk, fakat Sadun Boro‘nun tavsiyesine uyup karaya da çıkıp keşfetmek bu koyların yaşattığı mutluluğu ikiye katlıyor. Doğasına duyduğunuz hayranlık ve içinize kattığı coşku bir başka oluyor.
Yürüyüş bizi yordu, dönüşte kendimizi kıpırtısız denize atıyoruz. Gölden farksız bir sakinlik ağaçların gölgesiyle birleşiyor…
Kahvaltı, çay ve kahve keyfinden sonra yine 10.00 gibi son durağımız olan Okluk‘a doğru yola çıkıyoruz.
Rüzgar ancak 2-3 knot olduğundan motorla 2 saatte Okluk‘a giriyoruz. Öncesinde İngiliz Limanı‘nı görüyoruz. Okluk girişinde “Deniz Kızı” bizi karşılıyor. Yol göstericimiz, üstadımız Sadun Boro‘nun Gökova‘ya hediyesi olan bu güzellik bize hoşgeldin diyor. Girişte açık tarafa doğru Cumhurbaşkanlığı konutu, ardında koy tarafında Denizkızı Restaurant var. Bu tarafta deniz biraz daha hareketli gözüktüğü için dipteki Yücel Tesisleri‘ne yanaşıyoruz. Sakin denizde yüzmek daha iyi olacak 🙂
Yücel Tesisleri hakkında bir kaç not:
– Balık soruyoruz, belki mevsimi olmadığından, belki daha sezon yeni başlıyor olduğundan dolayı oldukça yüksek fiyatta. Vazgeçiyoruz, yemeği teknede yiyeceğiz.
– Tesiste sıcak duş, tuvalet, restaurant, liman kısmında elektrik, su imkanı var. Tonoz veriyorlar, kıçtan kara iskeleye bağlanmak çok kolay. İskelede derinlik 3 m veriyor. Sıkıntı yok.
– Yemek alınca liman servisleri ücretsiz, almayınca 20-25 TL’ye her şey dahil (elektrik, su) gecelenebiliyor.
– Hayrattan akan suyu çayda deniyoruz, çok bulanık yapıyor. Çay tiryakilerine duyrulur!
– Markette domates, biber vs. her şey mevcut..
İskele tarafımızda büyük bir motor yat var. Avustralyalı yaşlı karı-koca güvertede keyif yapıyorlar.
Biraz güneşlendikten sonra denizin açılışını yapıyoruz. Ülkü Teyze de giriyor hatta, su o kadar güzel ki!
Deniz sonrası tesisin duşlarında yola çıktığımızdan beri ilk defa bol şampuanlı sabunlu duşumuzu alıyoruz. Medeniyet güzel şey 🙂 Arada özlemek iyi oluyormuş 🙂
Yine üstadın tavsiyesiyle kara keşfine geldi sıra. Koyun en iç kısmının arkasında denize kadar uzanan mısır tarlası, onun arkasında ise gelinciklerle dolu bir bahçe içerisinde birbirinden şirin, rengarenk iki ev. Pek çoğumuzun hayallerini süsleyen emeklilik evinin vücut bulmuş halini görüyoruz karşımızda! Biraz daha ormanın içine doğru yürüyüp tekneye dönüyoruz.
Okluk aslında karadan da pek çok merkeze yakın. Marmarise 20 km mesafede. Yaz kış burada teknelerinde yaşayan bir aileyle bile tanışıyoruz ama “Kısmet“‘i göremiyoruz 🙁
Akşam yemeği sonrası şarabımızın son yudumlarını peynirle bitiriyoruz. Sakin koyun karanlığında son akşamı güzel bir kapanışla noktalıyoruz.
Yolun bundan sonraki kısmına bensiz devam edecekler. Ben yarın Bodrum’dan İstanbul’a dönüyorum..