9 Mayıs 2011 – Pazartesi.
Löngöz (Kargılı) Koyu.
Duygu:
Öyle derin uyuyorum ki, sabah gün ağardıktan çok sonra uyanıyorum..
Tekne santim kıpırdamamış neredeyse. Koray yine yüzünü denizde yıkıyor. Kahvaltıdan sonra yola çıkıyoruz. Hedef Yedi Adalar.
İlk rotamızda Küfre vardı fakat dün öğleden sonra Amazon‘a kadar uzanınca Yedi Adalar’a sadece yüzme molası için uğrayacağız. Martı Adası yanından iç kısıma geçiyoruz. Bekar Limanı‘nın girişini bulmak çok zor. Karşıdan bakınca kara tek parça gibi… İyice yaklaşıncaya kadar göremiyoruz girişi. Burnumuzu koya doğru uzatınca görüyoruz ki bizden önce davranan bir tekne var. Onun yanına sokulmaya cesaret edemiyoruz. Koy çok küçük. Oradan Uzun Liman‘a doğru yönleniyoruz… Yedi Adalar‘ın sonuna doğru, bir kaç ufak koydan oluşan bir koy Uzun Liman… Sancaktaki ilk korunaklı koyu yine başka bir tekne kapmış. Dip tarafta Saklı Liman‘a sokulduğumuzda batı rüzgarlarının bizi rahat bırakmayacağını anlıyoruz. Liman sadece batıya açık, şanssızlık işte… Denize giremeyeceğimizi farkedip vakit kaybetmemek için akşam konaklayabileceğimizi umduğumuz Löngöz/Kargılıbük‘e yönelmeye karar veriyoruz. Yol boyunca orsa, apaz, geniş apaz, pupa, her türlü seyri yapabiliyoruz… Bol bol yelken ve trim çalışma şansımız oluyor. Çünkü koca bir burun dönüyoruz. Löngöz‘e vardığımızda bir başka cennete giriyoruz. Yine batı rüzgarı hakim ama bu sefer Ali Usta’nın yardımıyla kıçtan kara yapıyor, kendimizi sağlama alıyoruz.
Ali Ölmez, bu kıyıda dip kısımdaki köyde yaşıyor. Teknelerin yanaşabildiği kısma bir yer yapmış. Masalar, hamaklar, salıncak… Şişe ağacı ise bu yerin en özel köşesi. Ermeni içkilerinin kılıç şeklinde şişeleri, uzo şişesi, keman şeklinde şişeler… Çeşit çeşit, renk renk bir muhabbet köşesi yapmış Ali buraya… Kahvesini içtikten sonra bize “hatıra defteri”ni getiriyor. Bu sezonun açılışını biz yapıyoruz. Dil dil, sayfa sayfa 2 büyük, 2 bol muhabbetli yaz sığmış bu sayfalara… İnsanın canı bir de kalabalıkta kadehlerini tokuşturmak istiyor doğrusu burada..
Köydeki balıkçıda balık bulamayıp yemeği teknede kendi stoğumuzdan yiyoruz. Ali’nin köpekleri kapımızda nöbette…
Yemekten sonra kısa bir keşif yürüyüşü yapıyoruz. Ali’nin köpekleri bize yolu gösteriyorlar. Köye doğru uzanan toprak yol, yer yer kartpostaldan fırlamış görüntülerini sunuyor bize yemyeşil ağaçlar arasındaki koyun..
Tekneye dönüp sabah gün doğumunda koyun fotoğrafını yukarıdan çekmek üzere karar alıp uykuya dalıyoruz.
oranın güzelliği gibi ali abi de gerçekten çok güzel bi insan.Kesinlikle gidilmesi gereken yerlerden biri olarak tavsiye ediyorum 🙂
Değerli yorumunuz için çok teşekkürler Reşat Bey. Sayenizde tekrar özledik bu güzel koyu ve Ali’yi 🙂